25 Mayıs 2012 Cuma

Yılmaz Aslantürk Part 1

 Nağm-ı diğer Otisabi. Kimimizin mastürbasyon hayallerini, kimimizin kadınlara karşı felsefi düşüncelerimizi değiştiren sevgili abimiz. Yaklaşık 3 senedir hiçbir sayısını kaçırmadan okuyorum kendisini. Bu 3 sene içerisinde onu nasıl hayal ettim, nasıl gördüm, nasıl biliyorum ? İşte bunları yazacağım bugün.

 Sevgili amcamdan geldi karikatür dergisi okuma sevdası. Normalde her hafta o alır, arada sırada zaman bulur ve anlamadığım halde okurdum. Amcam gibi her okuduğum karikatüre ufak bir gülümsemeyle(tısshhshs) tepki vermek istiyordum. Her neyse. Elime geçti bir gün dergi. Bir dergi üzerinde insanın dikkatini çeken iki sayfa vardır : ilk ve son. İlk sayfayı okudum, bir bok anlamadım(bunlar 4-5 ya da daha fazla sene öncesine dayanıyor, tam hatırlamıyorum). Ama öyle bir özentilik var ki okuduğum zaman gülmek istiyordum. Gösteriş yapmak istiyordum yani. Amcamın beni izlediğini düşünerek ben de ufak bir tepki verdim, anlamadığım halde. Sonrasında arka sayfaya geçtim. Sayfaları filan çevirirken de bir entelektüel hava yaratmaya çalışıyorum tabii. Başladım Otisabi'ye. Başlayamadım daha doğrusu. Sayfayı çevirdiğimde dikkatimi çeken  son kare oldu. Çıplak bir kadın. O yaşta ben daha ne isteyeyim ? Uzun bir süre baktım. Amacım artık gülmek değildi. Amacım ergenliğimi o karede yaşamaktı. Küçüklüğümün zevkini güzel abim yaşattı bana.

 Bir süre sonda amcam yurt dışına gitti. Gavur ellerde artık. Paylaşacak bir şeyimiz yok. Karikatürler yok. Otisabi yok. Son kareyi görmek yok. Tabii şimdi bunlar elimde olmasa travmaya girerdim ama o zamanlar açıkçası pek sikimde değildi. İlgimi çeken başka bir şeyler vardı.
 Aradan yıllar geçti, 7. sınıfa geldim. Arkadaşlarla dershane çıkışı Crysis oynamaya gidiyoruz. Giderken bir bayide gördüm yıllar sonra Otisabi'yi. Biraz göz attım. Ama burası yeri değildi. Alıp evde bakmam gerekiyordu. Aldım, çantama attım ve günümü bitirdim. Akşam yemeğinden sonra odama çekildim ve çıkardım dergiyi. Direk arka sayfayı çevirdim. Baktım son kareye. İlgimi o zamanda çekti. Çekmedi desem yalan olur. Ama daha önce baktığım gibi bakmadım. Sonra gelirim buraya dedim, en baştan okumaya başladım. Artık sırf gösterişli bir şekilde gülebilmek için okumuyordum onu. Farklı düşünceleri bilmek istiyordum. Öğrenmek istiyordum. Gündem sayfası o gün çok ilgimi çekti. Ciddi ciddi güldüm(halimize acıyarak güldüm tabii). Ama artık anlıyordum. Otisabi'ye geldi son olarak. Baştan okumaya başladım gözlerimi son kareden uzak tutarak. O gün son kareden çok öncesindeki düz yazı karesi dikkatimi çekti. Egoist olduğumdan veya kendimi başkalarından üstün gördüğümden değil, her zaman yaşıtlarımdan uzak bir görüntü sergiledim. Onlar o gün mastürbasyonları için uygun videolar, fotoğraflar ararken ben bayilerde dergi arıyordum. Her zaman dinlemeyi ve konuşmayı sevmişimdir. Gerekli insanlarla oyun oynamak yerine sürekli sohbet ederdim. O yazılar beni hep etkiledi. 7. sınıfta kadınlarla ne alakan var da etkiliyor amk dersiniz tabii. Ama o yazıları ben sadece kadınlar üzerinde düşünmüyordum. Altında bir şeyler arıyordum. Acaba burada neyi eleştirmek istemiş, neyi anlatmış. Yanlış olsa da sürekli düşündüm. Düşündürdün beni güzel abim. Sevdirdin okumayı.

 Peki gözümde Otisabi nasıl oluştu ? O günlerde ne fuara gittim ne karikatüristin fotoğrafını gördüm. Her yazarı ya aklımda hayal ediyorum ya da çizimlerini ona benzetiyordum. Yılmaz Abi'yi de Otisabi'ye benzettim hep. Sürekli uzun palto giyen, kadınlardan anlayan ve hiçbir zaman yalnız kalmayan kişi. İdolümdü o kişi. Bir sene kadar sonra fuarına gidip o güzel ellerden imza almak istedim. Kimseyi tanımıyorum ne olur acaba adamları tanımadığımı anlarlarsa diye düşünüyorum. Bir kaç karikatüristi gerçekten hayal ettiğim gibi gördüm. Memo Tembelçizer, Yiğit Özgür, Yılmaz Aslantürk. Ama Yılmaz Abi'yi uzun paltolu görmedim. Şaşırdım. Sıradan bir turuncu gömlekle gelmişti. O günden beri bu güzel insanları hayal etmekle yetinmemem gerektiğini anladım. Daha yakından tanımak istedim. Peki neler yaptım tanımak için ? Hiçbir şey. İlk defa bugün güzel abimize bir blog yazdım. Umarım daha fazla yazarak kendisini hakkında çocukluk, ergenlik ve şimdiki düşüncelerimi açıklayacağım. Umarım okuyorsundur abiciğim. Fuar alanında olan olaylar hakkında anlatmak istediğim çok şey var gerçekten. Ama okuyanları daha fazla yazarak sıkmak istemiyorum. Sonraya bırakıyorum. Devam edeceğim bu yazıya.

 Yazmak istediğim gerçekten çok şey var ve okuyanları sıkmak istemediğim için kısa kestim, çoğunu sildim. Olay örgülerinde saçma bir geçiş olabilir. Sıkıcı da olabilir yazı. Kusurlarıma bakmayınız efenims, saygılar.